Anadolu Medeniyetleri Müzesi Nerede?
Anadolu Medeniyetleri Müzesi Ankara Ulus'ta Atpazarı olarak adlandırılan semtte, Ankara Kalesi’nin dış duvarının güneydoğu kıyısında yeni işlev verilerek düzenlenmiş iki
Paleolitik Çağ Bölümü
Henüz üretimi bilmeyen Paleolitik Çağ insanları, yaşadıkları ortamda bulunan yabani sebze, meyve ve kökler ile avlandıkları hayvanları tüketerek beslenmişlerdir. Hayvanları avlamada ve bitki köklerini toplamada taştan yaptıkları aletleri kullanmışlardır.
Paleolitik’ten Neolitik’e geçişte yer alan Epi-paleolitik Dönem, mikrolitik aletlerle karakterizedir. Mikrolitik olarak adlandırılan minik taş aletler, silah olarak kullanılmıştır. Kuvars, çakmaktaşı ve radyolaritten yapılmış yontma taş aletleri ve çekirdekleri bu bölümde görebilirsiniz.
Neolitik Çağ Bölümü
MÖ 10.000 ve 5.500 tarihleri arasında Çanak-Çömleksiz ve Çanak-Çömlekli Neolitik olarak iki dönemden oluşan bu çağ, müzede Çatalhöyük ve Hacılar eserleri ile temsil edilmektedir.
Avcılık ve toplayıcılığın yanı sıra ilk üretimci köy hayatının başladığı Neolitik Çağ’da tarım başlamış, hayvanlar evcilleştirilmiştir. Belirli bir uzmanlık gerektirecek insan ve hayvan figürinleri, süs eşyaları, kemik, çakmaktaşı ve obsidiyen aletlerle birlikte pişmiş toprak ve taş kapları da bu bölümde görebilirsiniz.
MÖ 3000-1950 yıllarına tarihlenen bu dönem müzede; Alacahöyük, Horoztepe, Eskiyapar, Karaoğlan, Ahlatlıbel, Beycesultan, Karataş-Semayük, Hasanoğlan başta olmak üzere Türkiye’nin bir çok yöresindeki Erken Tunç Çağı merkezinden gelen eserlerle temsil edilmektedir.
Kent devletlerinin kurulması ile köy hayatı kentlere taşınmış, yerel beylikler kurulmuştur. Bakıra kalay katılması ile tuncun elde edilmesi, yüksek ısıdaki ateşte erimesi ve soğuyunca yeniden katılaşmasının fark edilmesi ile madencilik hayatın her alanında etkili olmuştur.
Bu bölümde Alacahöyük ve Horoztepe Kral Mezarları ile Eskiyapar yerleşim alanında tunç, altın, gümüş gibi madenlerden yapılmış dini törensel objeler, kolye, bilezik, taç kemer tokası, iğne gibi takılar ve madeni kapları görebilirsiniz. Horoztepe ve Hasanoğlan heykelcikleri de bu bölümdeki eserler arasında yer almaktadır.
MÖ 2. binin başında Anadolu’da Asur Ticaret Kolonileri Dönemi yaşanmıştır. Yaklaşık 200 yıllık bir süreyi kapsayan bu dönem, Anadolu’da Orta Tunç Çağı’nın da başlangıcıdır. Ticaret yapmak amacıyla Anadolu’ya gelen Asurlu tüccarlar, Sümerlerden öğrendikleri ve kullandıkları çivi yazısını da beraberinde getirmişler ve Anadolu’da yazılı tarih başlamıştır.
Kültepe, Acemhöyük, Alişar ve Boğazköy kazılarında bulunmuş olan pişmiş toprak ve taş kaplar, mühürler ve mühür baskıları, heykelcikler, kurşun tanrı –tanrıça figürinleri ve taş kalıpları, kozmetik kutuları, altın eşya ve takılar, tunç aletler ve silahlar bu bölümde görülebilir.
Anadolu’nun en eski yazılı belgeleri olan Kültepe tabletleri, riton olarak adlandırılan hayvan biçimli törensel kaplar, Kaniş Kralı Anitta’ya ait çivi yazılı tunç hançer, Acemhöyük’te bulunmuş olan fildişi kutu özellikle görülmesi gereken eserlerdir.
MÖ 1750-1200 yılları arasında Anadolu’da hüküm süren Hitit Devleti, Anadolu’nun merkezi sistemle idare edilen ilk devletidir. Temeli Asur Ticaret Kolonileri Dönemi’ne dayanan Hitit sanatı, büyük bir imparatorluğun kazanımları ile zenginleşmiş ve Anadolu dışındaki uygarlıklarda benzeri bulunmayan özgün bir sanattır. Başkent Boğazköy, İnandık, Eskiyapar, Alacahöyük, Alişar, Ferzant, Maşathöyük önemli Hitit merkezleridir.
Hitit kabartmalı vazo geleneğinin en güzel örneklerinden olan İnandık vazosu, fildişi, altın ve tunçtan yapılmış tanrı ve tanrıça heykelcikleri, büyük boyutlu hayvan biçimli törensel kaplar, çivi yazılı kil tabletler, Hitit kral ve kraliçelerine ait mühür baskılarının yanı sıra Anadolu’daki tek örnek olan tunç tablet, Mısır kraliçesi Naptera tarafından Hitit kraliçesi Puduhepa’ya yazılmış dostluk mektubu bu bölümde özellikle görülmesi gereken eserlerdir.
Bu bölümde MÖ 1200 yılında Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra hemen hemen tüm kültür öğelerinde köklü değişikliklerin fark edildiği eser grupları sergilenmektedir. Yüzyıllardır Anadolu’da süregelen eser geleneğinin değişmesi, Anadolu’ya gelen yeni bir topluluğun da işaretidir.
Seramik formlarında ve süsleme sanatındaki farklılığın yanı sıra Friglerin özellikle maden ve ahşap işçiliğinde ne denli ileri bir düzeyde oldukları görülmektedir. Bu bölümde ağırlıklı olarak başkent Gordion Tümülüsleri olmak üzere Alişar, Boğazköy, Kültepe, Pazarlı ve Maşathöyük gibi merkezlerden gelen eserler sergilenmektedir. Tunç kazanlar, hayvan başı şeklindeki situlalar, Friglere özgü fibulalar, omphaloslu phiale-göbekli taslar, ahşap servis masası ve hayvan biçimli minyatür oyuncaklar ile pişmiş toprak kaz biçimli ritonlar bölümün dikkat çeken eserleridir.
Bu bölümde MÖ 900-600 tarihleri arasında Doğu Anadolu’da kurulan Urartu Devleti’ne ait Van-Altıntepe, Ağrı-Patnos, Erzincan- Altıntepe, Van-Toprakkale, Muş-Kayalıdere ve Adilcevaz ile Giyimli köyünden bulunan eserler sergilenmektedir.
Madencilik ve mimari açısından ileri düzeye ulaşan Urartular, kendilerine özgü tapınakları ve saraylarındaki çok sütunlu kabul salonları, baraj, gölet, sulama kanalları ve yaptıkları yollarla mimari başarılarını göstermişlerdir. Urartu Bölümünde; tunçtan ve fildişinden yapılmış mobilya aksamları ve süsleri, tunç kemerler, adak levhaları, gümüş ve tunç iğneler, fibulalar, bilezikler, çeşitli taşlardan yapılmış kolyeler, süs eşyaları, çeşitli kap örnekleri, koşum takımları, savaş aletleri ve demirden yapılan tarım aletlerini görebilirsiniz. Altıntepe kazılarında bulunan ve bu bölümde sergilenen, yüzden fazla fildişi plakanın birleşmesinden oluşmuş yatar vaziyetteki aslan, Ön Asya’nın fildişinden yapılmış en büyük aslan heykelciğidir.
Hitit İmparatorluk Dönemi Alacahöyük kabartmaları (M.Ö. 14. yüzyıl), Geç Hitit Beylikleri Dönemi ortostatları (MÖ 1200-700), Malatya, Kargamış, Sakçagözü, Zincirli gibi beyliklerden gelen eserlerle, Frig kabartmaları (MÖ 1200-700) ise Ankara civarında bulunmuş olanlar ile temsil edilir. Hitit sanatında heykeltıraşlık mimari ile kaynaşmıştır. Özellikle kapı girişleri yarı heykel biçimli hayvan kabartmaları ve anıtsal yapıların ön cephelerinin alt sıraları “ortostat” olarak adlandırılan kabartmalı taş bloklarla kaplanmıştır. Friglerde ise kabartmalar mezar girişlerini süslemiştir. Elinde nar tutan ve boynuzlu “Tanrıça Kubaba” ortostatı ile Asur etkisinde yapılmış “Kral Mutallu” heykeli görülmesi gereken Geç Hitit eserlerindendir.